Kan Bağı Yok Can Bağı Var
1) Koruyucu ailelik ve Ülkü AYDENİZ’in yolları ne zaman kesişti? Bu alana yönelmenizin özel bir nedeni oldu mu?
Koruyucu ailelikle yolum yaklaşık 6 yıl önce bir tesadüf eseri kesişti, koruyucu aile olan Mutlu Tönbekici kızına kavuşma öykülerini gazetedeki köşesinde yazmıştı ,bu duygu dolu yazıları okuyunca koruyucu ailelik konusunu öğrendim. Daha öncesinde birçoğumuz gibi ben de sadece evlat edinmeyi biliyordum. O zamana kadar biyolojik çocuk sahibi olmayı tercih etmemiştim. Her şeyin bir nedeni ve bir yaşam amacımız var bu dünyada. Yaşam amacımızı bulmaya giden yolda karşımıza çıkan işaretler var. Bu yazı da benim hayatımın en önemli dönüm noktası oldu. Mutlu hanımın kızı ile olan öyküsünden çok etkilendim, vakit kaybetmeden konuyu detaylı araştırdım. birkaç gün içerisinde Aile bakanlığı il müdürlüğündeki koruyucu aile birimine giderek bilgi aldık. Hazırlamamız gereken evraklar vardı, bir hafta içerisinde tamamlayarak teslim ettik, çok detaylı incelemeler sonucunda yaklaşık 8 ay sonra da o zaman 2 aylık olan kızımızla buluşturulduk. Kızım Atatürk Çocuk Yuvasındaydı. Küçücük bir pembe kundağın içerisinde kucağıma verildiğinde uyuyordu, ben de ona bakıp sürekli çok güzel, çok güzel diyebiliyordum ve ağlıyordum sadece. Uyurken bir anda gözlerini açıp kapkara üzüm gözleri ile gözlerimin ta içine baktığında ve gözleri gözlerime değdiğinde ki çok şaşırmıştım, küçücük bir bebek bu kadar derin ve uzun nasıl bakabilir gözlerimin içine diye, anladım ki o bizim için bir başka kadın aracılığıyla bu dünyaya hediye edilmişti, ama annesi bendim. Beni seçmişti. Bizim biyolojik aileler gibi hamilelik ve doğum öykülerimiz yok. Ama konuyu duyduğumuz ve acaba yapabilir miyim diye düşünmeye başladığımız andan itibaren hamilelik sürecimiz başlıyor, buluştuğumuz an ise bizim doğum anımız. Öykümüz alışılmıştan sadece farklı aslında. Kan bağı yok belki aramızda, ama can bağı var yavrularımızla. Kalpten doğum yapıyoruz biz. Kızımla evimize geldikten yaklaşık bir hafta sonra fark ettim ki bakışları tamamen değişti, donuk bakan gözleri ışıl ışıl bakmaya, sesler çıkarmaya, ağlamaya, nazlanmaya, bizi gözleri ile takip etmeye başladı. Bu kadar hızlı değişime inanamıyordum, Çevremdeki herkes sözleşmiş gibi bunu söylüyordu. Sonradan öğrendim ki sevgi ile yeterince sarılmamak bebekler arasındaki en yaygın ölüm sebebiymiş, Yuvada 18 saatini karyolada geçiren, sadece temel ihtiyaçları giderilen bebeklere ancak fırsat buldukça onları sevebilen, işi bu olan ve sürekli değişen bakıcı annelerin sevgileri çocuklara yetmezmiş, uyaran eksiklikleri sebebiyle ciddi gelişim bozuklukları gösterirlermiş, tüm iyi fiziki şartlara rağmen tek ihtiyaçları sevgi ve birebir ilgiymiş, sevilen çocuk ağlar nazlanır ilgi gösterirmiş. Kızımdaki değişiklik ve gelişme beni derinden etkilemişti, peki onun hayatına dokundum ya orada gördüğüm geride kalan onlarca çocuk ne olacak diye düşünmeye başladım sürekli. Yuvada gördüğümüz 0-3 yaş grubu çocuklardı, hepsini alıp gidesim vardı oradan, o kadar güzel ve sıcaktı ki hepsi. ama bu mümkün değildi elbette. Ne yapabilirim onlar için diye sancılar içinde araştırmaya başladım, birçok insanla bağlantı kurdum, yuvayla bağlantımı hiç kesmedim, yolum dernekle kesişti. Derneğimiz 2005 te kurulmuş, daha aktif hale getirelim diye koruyucu aile olan ya da evlat edinen ailelerle hep birlikte yola çıktık, ben iş yaşamım arasında hiç vakit bulamadığım, deneyimim olmayan ve belki de Türkiye’deki yapılanması sebebiyle çok da sıcak bakmadığım sivil toplumun içinde buluverdim kendimi. Konuya çok inandığım ve bizzat yaşadığım için bana doğru geldi bu oluşumun içinde olmak. 2 yıldır da dernek başkanı olarak görev yapıyorum, çocuklar aileye kavuşsun diye arkadaşlarımla birlikte yoğun şekilde çalışıyoruz.
2) Koruyucu ailelikle evlat edinme arasındaki farklılık nedir?
Evlat edindirilebilen çocuklar terk edilmiş ya da biyolojik ebeveynin rızası ile evlat edindirilmesi mümkün olan çocuklardır. çocuğun soyadı değişir bizim soyadımızı alır ve yasal mirasçımız olur .Her yıl yaklaşık 900 civarında çocuk evlat edindirilmektedir. Ancak evlat edinmek için çok sayıda başvuru olduğu için maalesef başvuranların bekleme süreleri 4-5 yılı bulabilmektedir. Koruyucu aileye uygun çocuklar ise devlet koruması altındaki çocuklarımızdır. şu anda yaklaşık 20.000 cocuk devlet korumasındadır ve 6.186 çocuğumuz koruyucu ailede büyümektedir. Çocuklar sanıldığının aksine yoksulluk sebebiyle koruma altına alınmaz, bu durumda ailelerinin yanında devletin ekonomik desteğiyle hayatlarına devam ederler. Ancak ailenin yaşam biçimi çocukların orada yaşamalarına uygun değilse, alkol ve uyuşturucu kullanımı, evlilik dışı doğumlar, ihmal, istismar ,şiddet gibi olaylar varsa, çocuklar ailelerinin yanından koruma altına alınırlar. personel eliyle Toplu bakım modeli dediğimiz yurt, yuva, çocuk evi, sevgi evi gibi birimlere yerleştirilirler. Yasalarımız sebebiyle çocukların biyolojik ailelerinden velayetleri alınamaz. Ancak çocukların bu toplu bakım modelleri ile büyümelerinin yarattığı çok önemli sorunlar vardır ve bilimsel olarak ispatlanmıştır. Çocuklar aile yanında, birebir ilgi ile sevgi ile, güvenli bağlanarak büyümelidir. Aslında araştırmalar sevgisizliğin şiddetle eşdeğer olduğunu göstermektedir. Sağlıklı Ailelerin yanında büyümeyen Çocuklarımız bir nevi şiddet görmektedir. Koruyucu ailelikte, devlet koruması altındaki bu çocuklar sürekli bizimle yaşarlar, her türlü bakım ve yetiştirilme sorumluluğu bizdedir, bize anne baba derler, biyolojik ailelerden hiçbir farkımız yoktur. Sadece isim ve soyadları değişemez ve yasal mirasçımız olamazlar.18 yaşa geldiklerinde ise kendileri isterse evlat edinebiliriz.
3) Hem dernek başkanısınız hem de koruyucu aile olarak iki kız çocuğu büyütüyorsunuz. Bu nasıl bir duygu? (Arzu ederseniz neden evlat edinme yerine Koruyucu aile olmayı kabul ettiğinizi yazabiliriz)
Bu benim yaşam amacım. ilk kızımdan sonra yaklaşık bir yıl önce de ikinci kızım aramıza katıldı. kızlarım 25 gün arayla doğmuşlar ve bebekken birlikte Atatürk çocuk yuvasında yan yana yatmışlar. Aslında can bağı ile kardeş onlar. yolda görenlere ikiz olduklarını söylüyorlar. çok da benziyorlar birbirlerine. ben onların hayatına dokundum iyi bir ailedeler, mutlular diye düşünüyordum önceleri. ama artık biliyorum ki asıl onlar benim hayatıma dokunmuş. onların başarılarını, hayattaki duruşlarının giderek sağlamlaşmasını, sevgi dolu olduklarını, bu dünyaya iyiliği yaymaya geldiklerini, birlikte başardığımızı gördükçe aldığım tatminin tarifi olabilir mi, ancak yaşayanlar anlayabilir diye düşünüyorum. Biz bir aileyiz, can bağı olan, gülen, ağlayan, kızan, bağıran, yaşamın tam ortasında her aile gibi bir aileyiz. onları doğurmadığımı bile hatırlamıyorum ki ben. her biyolojik çocuk anne babalarına emanet aslında, kızlarım da benim emanetlerim. çocuklarım bana ve diğer çocuklara yol açıyor. Kim bilir kaç çocuğumuza dokunduk, daha kaçına dokunacağız? Bu dünyaya gönderilmiş melekler bizim yavrularımız.
4) Çocuklarınızdan bahsedecek olursak, onlar neler yaşadılar? Birlikte yol almak istediğinizde profesyonel bir destek aldınız mı?
Çocuklarımızın biyolojik ailelerde yaşadıkları travmaları düşünürsek eğer elbette bazen daha çok sabretmek, daha çok araştırmak, uğraşmak düşüyor bize. Benim de çocuklarımın da çok zorlandığımız, çok çaresiz hissettiğimiz, çok üzüldüğümüz zamanlarımız oldu. Ancak hep söylüyorum her sorunu bu travmalara bağlamak da doğru değil, biyolojik çocuklarımızla da birçok sorun yaşıyoruz. Örneğin yaş dönemlerinde tipik davranışlar sergiliyorlar, bazen ne yapacağımızı bilemiyoruz çünkü bizler temel ebeveynlik eğitimlerinden geçip anne baba olmuyoruz, el yordamıyla öğreniyoruz tabiri caizse. ben derneğimizde bizimle birlikte olan psikolog, klinik psikolog, çocuk gelişim uzmanı arkadaşlarla hem kendi çocuklarım hem koruma altındaki tüm çocuklar için yapılması gerekenler konusunda sürekli iletişim içinde karşılaştığım süreçleri sabır ve anlayışla çözmeye çalışıyorum. Çok şeyi aştık, aşmaya devam edeceğiz. Sevgi çok şeyi başarıyor inanın.
5) Çocuklarınızla nasıl vakit geçiriyorsunuz? Neler yapıyorsunuz?
Kızlarım 5 yaşındalar, okula başladılar, keyifle gidip geliyorlar, o yaş grubundaki çocukların ihtiyacı olan her şeyi birlikte yapıyoruz, parkta oynuyoruz, çizgi film izliyoruz, oyunlar kuruyoruz, kitap okuyoruz ,arkadaşları ile vakit geçiriyoruz, mümkün olduğunca kaliteli zaman geçirmeye çalışıyoruz .Birlikte olmanın keyfini çıkarıyoruz.
6) İnsanların birbirine benzemesi için aynı kandan olmasına gerek var mı? Çocuklarınızla birbirinize benziyor musunuz? Optimum seviyede anlaşabilmek için aile bireylerinin birbirine benzemesine gerek var mı?
Çok ilginç öykülerimiz vardır bizim, koruyucu ailelerin öykülerini dinlerseniz anlarsınız bunu, tesadüf denemeyecek bağlar, benzerlikler vardır çocuklarımızla aramızda. Fiziki benzerlik genelde olur bizlerde, kimse dışarıdan bizim anne kız olmadığımızı düşünmez örneğin, çoğu kez konuyu bilmeyen insanlar ne kadar çok benziyor kızlarınız size derler bana hep, ikizler mi diye sorarlar. Bir de Bizim yaşam biçimimiz ve aile değerlerimiz ile şekillenince giderek daha çok benziyoruz sanırım birbirimize, fiziki olarak da düşünce ve davranış biçimi olarak da.
7) Peki, koruyucu ailelere çocukların yaklaşımı nasıl oluyor?
Biyolojik ebeveynler çocuklarına nasıl davranıyorsa aynen öyle oluyor. Sadece belki biz biraz daha hassasız, duygusalız, çocuklarımızın varlığını daha çok hissediyoruz sanki, daha çok hak temelli yaklaşıyoruz, yanlış yapmamak için daha çok araştırıyoruz, nasıl davranmalıyız öğrenmeye çalışıyoruz, bazen sınır koymada sorun yasıyoruz, aralarda merhamet temelli yaklaşıp ölçüyü kaçırabiliyoruz. Çocuklar çok akıllı ve dikkatli. doğru şekilde yaklaşmazsak bunun zararını görebiliriz. Dernek olarak da bu konuda ailelerimize eğitimlerimizle destek veriyoruz. Bütün bunlara ek olarak biyolojik ailelerden farklı olarak aile bakanlığı tarafından düzenli incelenip, takıp edildiğimiz için uymamız gereken kurallar var.
8) Sizce toplumumuz koruyucu ailelik ve evlat edinmeye nasıl bakıyor? Olumlu veya olumsuz algılar neler? Nasıl bakılmalı?
Bizlere tepkiler çok farklı. bir grup bizi ulvi, ulaşılamaz, olağanüstü, melek, falan gibi tanımlıyor. aslında biz buna hiç katılmıyoruz, insani bir sorumluluk koruyucu ailelik, çocuklarımız bize ve dünyaya iyi gelen bir iyilik hareketinin kahramanları, yaptıklarımız insanlığın gereği zaten, çok yüceltilmesi anlamlı değil. diğer bir grup bizi çok cesaretli görüyor, bunu da doğru bulmuyoruz elbette. Hayatta hiçbir şeyin garantisi yok ki, kendi biyolojik çocukları da bir gün bırakıp gidiyor onları, ya da istemedikleri birisi olabiliyor, aniden hastalanabiliyor. hayatın kendisi bu değil mi zaten? Neyi garanti ederek yasayabiliriz ki? bizimki cesaretten çok teslimiyet ve tevekkül belki de ,hayata ve yaratana. bir de tabı bu çocuklara çok olumsuz bakan, bunlar büyüyünce sizi keser, ailesi sizi bulur rahatsız eder gibi korkutucu örneklemeler yapan, etiketleyen, ötekileştiren her sorunu evlat edinmeye ya da koruyucu aileliğe bağlayan çok olumsuz insanlar da var. Bunların hepsiyle baş etmeyi öğreniyoruz biz. Derneğimizin ailelerimize verdiği desteklerden birisi de bu konulardaki sorunların aşılması. doğru sözlüğümüz var örneğin. çocuklarımızı değersiz hissettirmemek için kullanılması gereken doğru kelimeleri içeriyor. evlatlık yerine evlat edinilmiş çocuk, öz yerine biyolojik gibi
9) Koruyucu ailelik konusunda yurtdışı ile ülkemizi karşılaştırdığınızda nasıl bir tablo çizersiniz?
Gelişmiş ülkelerin bakış açısı evlat edinmenin ve koruyucu aileliğin de bir aile olma biçimi olduğu, normal olduğu, gizlenmeye gerek olmadığı yönünde. Etiketleme, ötekileştirme yapmıyor ya da ulvı insanlar gibi bakmıyorlar, normal işte.
koruyucu aile oranları da maalesef ülkemizde çok geride, %30 seviyesindeyiz hala. bu oran gelişmiş ülkelerde %85 ler seviyesinde. bizlerin amacı da koruyucu aileliği duyurmak, normalleştirmek, yasa, yönetmelik ve uygulamadaki sorunlarda devletle işbirliği ile gelişmiş ülke standartlarına çıkabilmek. toplu bakım modellerini tamamen aile temelli bakım modellerine dönüştürebilmek ana hedefimiz.
10) Koruyucu aile olmak isteyen veya evlat edinmeyi düşünen ancak tereddütleri olan ailelere neler söylersiniz?
Biyolojik çocuk sahibi olmaktan hiçbir farkı olmadığını, her ikisinin de önemli bir sorumluluk olduğunu , kendimizi çocuğun sahibi olarak gören değil çocuğun bir birey olduğu bilinciyle hareket eden ebeveynler olmak zorunda olduğumuzu öncelikle söylemek istiyorum. en çok sorulan soru başkasının çocuğunu sevebilir miyim oluyor, evet sevebilirsiniz, hem de çok seversiniz . ben inanıyorum ki insanlık başkasının çocuğunu kendi çocuğu kadar sevmeyi başardığı gün bu dünya iyileşecek. Bir diğer soru ya biyolojik ailesi bir gün geri isterse? bu çok düşük oranlarda gerçekleşen bir durum. biyolojik ailelerin durumlarını iyileştirme sansı neredeyse yok . bu durumda , kendimizi ön plana alarak, korku ile çocukları yuvalarda büyüyen, sağlıksız, kendine ve topluma sorun yaratan insanlar olarak mı bırakalım, bu korkumuzla ,bu gerçeği göz ardı mı edelim ? Hem ya gitmezlerse, düşünsenize mutluluğunuzu, sizin ona, onun size kattıklarını. Tabi giderse de elbette çok zor bizler için, ama bizimle yaşadığı dönemde ona kattıklarımız onlar için değerli ve önemli olan da bu. Hem biyolojik ailesi ona iyi bakacaksa neden gitmesin ki ?
11) Koruyucu aile olmak zor mu? Hangi şartlara sahip olmak gerekiyor?
25-65 yas aralığında, tc vatandaşı olup türkiye’de ikamet eden, ,düzenli geliri olan herkes koruyucu aile olabilir. Çocuklu aileler ve bekarlar da koruyucu aile olabilir ,bu önemli bir ayrıntı. Aile, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın her ilde bulunan il müdürlüklerindeki koruyucu aile birimleri süreci takip eder, her türlü incelemeden sonra koruyucu aile olmanıza karar verildiğinde size çocuğun yaşı ve cinsiyeti konusundaki tercihiniz sorulur ve en uygun çocukla tanıştırılırsınız. Yaklaşık bir ay çocuğun bulunduğu yerde birlikte zaman geçirirsiniz, uyumlu olduğunuz tespit edildiğinde artık bir sözleşme ile çocuk sizinle evinizde yaşamaya başlar
12) Çocuklar reşit olduktan sonra da ailelerle yaşayabiliyorlar mı?
Elbette. 18 yaşına kadar koruma altındadır çocuklar, üniversite okuyorlarsa bitene kadar koruma kararları devam eder.18 yasına geldiğinde isterlerse artık seçim onlarındır, evlat da edinebiliriz. evlat edinerek ya da edinmeden birlikte yaşayan, biyolojik ailelerden hiç farkı olmadan bu şekilde devam eden çok sayıda ailemiz var. onlar bizim çocuğumuz. bazen 18 yaşa gelmeden çocuğun statüsü değişebilir ,biyolojik aile rıza verebilir ya da şartları gereği artık çocuğu alabilmesi olası değildir, bu durumlarda çocuk evlat edindirilir ve öncelik güvenli bağlanma gerçekleştiği için koruyucu ailesindedir.
13)Şu anda Türkiye’de koruyucu aile sayısı ne kadar? En çok koruyucu aile hangi ilde yer alıyor?
Yaklaşık 6.150 çocuğumuz koruyucu aile yanında. üst sıralarda elbette istanbul, ankara, izmir yer alıyor. ancak nüfusa oranladığınız zaman bu büyük illerdeki koruyucu aile sayısı olması gerekenden çok az.
14)Daha çok çocuk aileye kavuşsun ve sevgiyle tanışsın diye neler yapılmalı?
Koruyucu aileliğe en üst düzeyden başlayarak devletin tüm birimleri, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları, toplumun her kesiminden bireyler sahip çıkmalı, herkes elinden ne geliyorsa destek vermeli, duyurmalıdır. 18 yaşa kadar dil, din, ırk hiçbir fark gözetmeksizin her insan bir çocuktur, her çocuk bir bireydir, doğuştan hak ettiği kayıtsız şartsız hakları vardır, doğuran da bakan da sahibi değildir, çocuğun yüksek yararı kavramı her zaman önceliklidir, çocuk konusu siyaset üstüdür, bu temel bakış açılarını topluma yerleştirmek için tüm önlemler alınmalıdır, gerekli tüm faaliyetler elbirliği ile düzenlenmelidir. Koruyucu ailelik ve evlat edinmede uygulamadaki aksaklıkların giderilmesi, yasaların yönetmeliklerin düzeltilmesi konusunda ivedilikle hareket edilmesi de daha çok çocuğumuzun aile yanında büyümesine katkı sağlayacaktır.
15)Koruyucu ailelik veya evlat edinme ile ilgili sizi en çok şaşırtan özel bir anı veya hikâye var mı? Varsa kısaca dinleyebilir miyiz?
O kadar çok öykü var ki… ailelerimiz paylaşıyorlar sık sık sosyal medyadan. bizler de mümkün olduğunca Korev web sitemizde ve sosyal medya hesaplarımızda yayınlıyoruz bunları. Okumalarını öneriyorum. ( www.korev.org.tr)
16)Koruyucu ailelerin bu sürece bakış açıları nasıl. Mesela ‘bir gün gerçek anne veya babası çıkıp gelirse’ dedikleri oluyor mu?
Elbette oluyor öyle bağlanıyorlar, öyle çok seviyorlar ki, diyorum ya unutuyorlar doğurmadıklarını. korkular yaşıyorlar ,ya biyolojik aileye geri giderse diye. çok normal insanı duygular bunlar. zaman zaman da sistemden ve uygulamalardan kaynaklı sorunlarımız oluyor ama inanın sevgi olunca bir şekilde çözüm buluyoruz bunlara.
17)İzmir’de bakanlık erkek çocuğu olan ailelere kız, kız çocuğu olanlara ise erkek çocuğu verilmemesi yönünde bir uygulama yapıyordu. Sizce bu doğru mu yanlış mı?
Türkiye’de çok sayıda bunun aksi örnek var, İzmir’de de var bu örnekler, bir dönem böyle bir duyum aldık, ancak bakanlık da gerekli yönlendirmeleri yaptı. elbette doğru değil, kız erkek biyolojik kardeş çocuklar nasılsa bizim çocuklarımız da kardeş, aksini düşünmek çok hastalıklı bir bakış açısı bence.
18) Koruyucu ailelerin en çok karşılaştıkları zorluklar neler? Bunları nasıl aşabilirler? Siz bu konuda herhangi bir destek veriyor musunuz?
Ailelerimiz hem kendileri hem çocuklar yönünden zorluklar yaşayabiliyorlar. örneğin çocukların yaşadıkları olumsuzluklardan dolayı travmalarını çözmek konusunda zorlanabiliyorlar, psikolojik desteklere ihtiyaçları oluyor. hafif ya da ağır fiziksel ya da mental engelli ,Özel eğitime ihtiyacı olan çocuklarımızın her türlü ihtiyaçlarında yardımcı olmaya çalışıyoruz. Bunun yanında ailelerimizin yalnız olmadıklarını hissetmeleri, gizlenmemeleri, toplumun farklı bakış açılarıyla baş edecek gücü bulmaları, birbirleri ile kaynaşması ve bilgi paylaşmasını sağlayacak çalışmalar yapıyoruz. Süreç boyunca yürürlükteki uygulamalar konusunda bilgilendiriyoruz. sorunlarını ilgili devlet birimlerine iletmek ve takip etmek konusunda çalışıyoruz. Ayrıca Hukuki konularda yardımcı oluyoruz. en önemlisi çocuklarımıza onların değerli olduklarını hissettirecek eğitimler gerekiyor. Ailelerimizin çocuk yetiştirirken ihtiyaç duyduğu her alanda düzenli eğitimler gerçekleştiriyoruz. biz Korev olarak ekibimizdeki uzman arkadaşlarla, tüm türkiye için herhangi bir bedel almadan ,üyelik zorunluluğu getirmeden tüm bu konularda destek veriyoruz.
Bütün bunların ötesinde Türkiye’de koruyucu ailelik kavramı hala yeterince bilinmiyor ,bu konuyu duyurarak, kitlelere ulaşacak konser, tiyatro gibi etkinlikler düzenliyoruz, üniversiteler, okullar özel ya da devlet kuruluşları, radyo televizyon gibi bir çok mecrada koruyucu aileliği tanıtıyoruz,seminerlerde kongrelerde yer alıyoruz.
19. Siz benim yerimde olsanız kendinize ne sorarsınız?
Aslında konunun en önemli noktalarını sorduğunuzu düşünüyorum çok teşekkür ediyorum soruları özenle hazırladığınız için.
eklemem gereken bir husus şu olur ; koruyucu ailelik bu günlerde çok gündeme gelen ve farklı boyutları ile tartışılan çocuk ihmali, istismarı, çocuğa karşı şiddet konularında alınması gereken en önemli önleyici ve koruyucu tedbirlerden birisidir. Esas olan sorunlar oluşmadan temelinden çözmektir, olduktan sonra ceza ve rehabilitasyon elbette gereklidir, ama uzun vadede olayları engellemez, caydırıcı değildir. Çocuğa şiddet ve istismar konusu, önleyici, koruyucu, caydırıcı ve rehabilitasyon başlıklarında bir bütün olarak ele alınmalıdır.
Temelde doğuranın ya da bakanın çocuğun sahibiyim bakış açısını ortadan kaldırmak, çocuğun yüksek yararını ön plana almak önceliğimiz olmalıdır.
Tüm çocukların haklarının korunması için, çocuklarımızın ve biyolojik ailelerinin aile hekimlikleri gibi bir bünyede, doğumdan itibaren hayatları boyunca sosyal hizmet uzmanları ile bilimsel yöntemlerle izlenebildikleri, gerekli konularda temel eğitimlerin verildiği, sorun olan noktalarda acil müdahale ile önlemlerin alındığı, uygun olmayan şartlarda devlet eliyle ebeveynliğin sonlandırılabileceği ve çocuk henüz zarar görmeden koruyucu aile bakım modelinin devreye gireceği bir sistemin kurulması esas olmalıdır. okullarda etiketleme ve ötekileştirmeyi önleyici nitelikteki gerekli müfredatın uygulanması, mecliste siyaset üstü bir çocuk hakları komisyonunun işlevsel olması, çocuk konusunda özel eğitim almış savcı, hakim, psikolog, çocuk gelişim uzmanlarından oluşan adalet sistemi ile geleceğimizi şekillendirecek çocuklarımızı koruyabilir ve toplumumuzun sağlıklı bireylerle refaha ulaşmasını sağlayabiliriz.
Ayrıca Sivil toplumun oldukça önemli çalışmalar yaptığı gerçeği de dikkate alınmalı ve devletin her türlü yetkili birimleri bu konuda işbirliğine açık olmalıdır.
Ben günümüzde bireysel olarak maddi manevi refahımızın yeterli olmadığını, bütünsel olarak iyi olmamız gerektiğini düşünüyorum. Bütün için çalışmak zorundayız. Bunlar ütopya gibi geliyor kulağa belki ama benim gibi düşünen öyle çok insan var ki, neden birlikte başarmayalım? ben her şeye rağmen umutluyum.
Jargon Dergisi, Ekim sayısı